Podcast ve Diğer Yalnızlıklar

Podcast ne kadar çaresiz bir şey. Sırtından geçen gün gibi insanın. Akşam olunca kulakları üşüten. Oysa siz beni, bir Berlin gecesinde kara karşı, beresiz de okuyabilirsiniz, inanıyorum ki daimi hüznüm, kırk senelik, bir duyulacak haklılık taşıyordur yanağımda, zira keşfetmediler henüz bir yanaklık.

Üçüncü katta az sayıda katılımcısıyla gürültülü dans kurslarına bakıyorum, hemen sağımdaki sokakta göçmenler harıl harıl ekmek yapıyor, ben bir spätideyim, karanlık bensiz imal edilmiyor.

Apartmanların yanan ışıklarında paltosunu ilikleyen bir baba oğluna eliyle kafasına beresini giymesini işaret ediyor. Soğuktan Alsancak kıyısındaki nem yemekten kürdana dönmüş tahta oturarakları anımsıyorum, nadiren müsade edilmiş ağaçları ve bin sene önce aralarındaki kaydırakların çatısına sığışıp biralı ağızlarla attığımız sloganları, yağmur bir şehir tarama faaliyetindeyken boydan boya, sırılsıklam, sorumsuz, ölüme hazır, nefer gibi bir yalnızlık. Bir kaç kişilik yalnızlık..

İnsan sadece gençken yaşıyor, size bir sır vereyim. Öncesi onu hazırlamak, sonrası onu anmak için. Yani biz çoktan öldük ve bu dopdolu göğsü acıdan bir gök gibi duran cehennem, hepimizin. Biriktirerek marş; bir bira, iki sokak, üç gözyaşı, dört şarkı, beş kar tanesi, altı altı altı, şeytan mesaisini bitirip evine kaçtı!

Evim bir bulvarın kuleli ucunda. 

Senin bana haykırdığın şeyler kadar yaşım var.

Hala göze alabilirim hayalimdeki gibi ölmeyi,

Dinin de bizim yalnız ölmemiz için bir engeli yok,

Serde, çok uzaklarda, bekliyorum, korkusuzca, gepegenç;

Şeytan bir podcast yapsa, bir Berlin spätisinin ses kaydı olurdu bir kış ayında,

Daha cehennem bir varoluş, pek nadir yaşadım ben.

Sizi, ihracat fazlası gecelerin, üretilmemiş yanaklıklarıyla,

Soğuktan kıpkırmızı selamlıyorum!


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

İşçilerin Son Akşamında

Üzüldüğünde yalnız kalanlar ne yapar? Küçülmüşlüğüyle, insan, hangi karanlığa sığar? Bu üşüyüp durduğumuz gün ışıklarında  Bizi kim görür gö...